Açıklama
Nora Seed berbat halde. Kedisi öldü. İşinden kovuldu. Abisi onunla konuşmuyor. Kimsenin ona ihtiyacı yok. Art arda alınmış kötü kararların sonucunda bir kütüphanede buluyor kendini. Zamanın hiç akmadığı bir gece yarısı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında... Kitapların her birinde Nora’nın farklı bir hayatı yazılı. Başka kararlar verseydi yaşamış olabileceği hayatlar. Farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Nora’nın aklı sorularla doluyor. Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli? Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz? Hayatı yaşanılır kılan ne? Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi?
İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Nora’nın pişmanlıklara, ihtimallere ve yeniden seçme imkânına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor.
“Değişmesini istediğimiz bir dünyada hep birlikte sıkışıp kalmışken, tam zamanında yazılmış bir modern çağ masalı, günümüzün Şahane Hayat’ı.”Jodi Picoult
“Kitapların yaşamı değiştirme gücünü kutlayan, içtenlikle ve mizahla yazılmış, baştan çıkarıcı bir roman.”Sunday Times
“Matt Haig sözcükleri konserve açacağı gibi kullanıyor. Konserve de biziz.”Jeanette Winterson
#HayatınAnlamı #KeşkeDediğimAnlar #ParalelEvrenler #YaşamSeçimleri #HayatYeniden #KendiniBulmak #İkinciBirŞans #VaroluşSancısı
Tavsiye Eden Üye
Aramis
Detaylar
Yayınevi
Sayfa Sayısı
Kategori
Domingo
282
Edebiyat
Özgün Adı
Özgün Dili
İlk Yayın Tarihi
The Midnight Library
İngilizce
2020
Adres
SAKARYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İMAR ve ŞEHİRCİLİK DAİRESİ BAŞKANLIĞI, Mithatpaşa, Adapazarı/Sakarya, Türkiye







Kitabın dili berbat. Modern çağ masalı diyerek sosyal medya dilini ve araçlarını edebi bir kitaba katmanın modernlik ile alakası yoktur. Araya üç beş fizik, kimya teorisi, biyoloji ve matematik bilgisi bırakmak, bilim ve felsefenin kurucularına göz kırpmak da zorlayıcı görünmüş ve açıkçası haklarını epey bir yemiş. Örneğin David Hume sözlerinden alıntı yapılacak bir filozoftan çok fazlasıdır. Yazarın yaptığı ise bana göre; sadece kitabı süslemek için büyük bir şahsiyeti kullanmaktan başka bir şey değildir.
Yalnız iyi PR yapmış hakkını vermek lazım. Açıkçası kitabı bitirince vay be diyemedim. Ancaaaak, kitap yorumları özneldir ve bu kitabın hikayesinden bir kütüphane dolusu kitabı sığdıracak kadar yorum çıkabilir. Baş aşağı tut bir yorum, plajda oku başka bir yorum, büfeye koy karşıdan seyret başka bir yorum. Yor, yor , dur. Önce yerdim, sıra hikayede ilk gözüme çarpanlarda. (Bu arada iyi ki okudum.)
-Arafın bir özelliği var, gidenler bilir, yalıtılmıştır ve odak nettir. Odaktan başka bir şey yoktur. Her şey nesne, odakta sen özne.
Nora annesi tarafından onay alamamış, bastırılmış, ağır eleştirilmiş, babası tarafından zorlamış, ebeveynlerinin yanlışları abisini hedef tahtası yapmış. Böylelikle yalnız kalmış ve onların onayını almak için çabalamış, onlar için yaşamış. Yoğun bir yetersizlik girdabında (Syf. 30), kendini görememiş Nora, kendini kaybetmiş.
Arafta ise aslında sadece Nora vardı, arafını eğdi büktü, çoğalttı , sildi ve bazen yeniden yazdı. Arafını özgürce ve kendince şekillendirdi.
Bazen en yakınımızda olanı en az görürüz ya, burnumuzun ucu gibi. Bu yüzden midir kim bilir, bir adım geri çekilip büyük resme bakınca daha iyi görebilmemiz. Maalesef doğamız gereği kendimizi görmekte zorlanabiliyoruz ve ne yazık ki doğamızda bir onay ihtiyacı var, bir ayna misali. İlk onayın da ebeveynler tarafından olması gerekiyor. Eksikliğinde ise hayat eksik kalıyor, her şey var ama her şey eksik.
“Kömürsen kömürsün” (Syf. 9) İşte bu yüzden araf. Baskıdan yalıtılmak için, özünü görmek için. Kömürsen kömürsün, elmas isen elmas, neysen o. Başkasının değil, kendi hayatını yaşarsan yaşarsın.
Nora nasılsa düştüğü arafında kendi onayını kendi buldu kendine ayna oldu.
Hikayenin sonu oldukça hoş bağlanmış.
Yaşamak istiyorum değil. Yaşıyorum.
Aradaki fark
Seni sevmek istiyorum ile seni seviyorum arasındaki farklar kadar.
Kitabı beğenerek okudum. Akıcılık kesinlikle 5 üstünden 5. Arada şiirler vardı onlar daha özenli oluşturulmalıydı çevirmenlerin burada şairlerle çalışmasını tavsiye ederim çünkü bir çeviri kitap okuduğum hissini sevmiyorum. -Spoiler- Tüm alternatif hayatlarını denerken arafta kaldığı yere gidiyor ve arafta kalanlarla -Hugo örneği- gayet araf hakkında konuşabiliyor. Bu durum bize bambaşka bir kapı aralar. Araftakilerin farkındalıkları işi başka bir yere götürebilecekken, yazarımız konuyu Nora ile sınırlı tuttu. Bunlar gizli bir dernek, örgüt, yapı vs. ne derseniz oluşturabilir ve gayet rahat kök yaşamdaki kırılmaları kontrol edebilir. Çünkü arada bir yerde eklenen kurallardan biriydi bazı seçimler diğer tüm seçimleri ortadan kaldırır ve yeni bir dal açığa çıkar. Leo'nun müzik eğitimi almayınca bir suç makinesine dönüşmesi örneği. Öyleyse bu araftakiler de bazı kırılmaların nereden başladığını kontrol ederek gayet rahat kök yaşamlarındaki asıl sorunlu olan parçaları değiştirebilirler, iklim değişikliğini bitirebilir, terörirzmi durdurabilir veya birçok yasadışı örgütle mücadele edebilir ve başlamadan bitirebilir. Kısaca Nora'nın yaşamına odaklanmak, bu tip bir ihtimaller yumağı içinde benmerkezci bir bakışa sahip yeni nesil bireyci-tüketici olan bizlerin birer yansımasını ele almak olmuş ve 42 dilde çeviri ile hedeflenen okur kitlesine ulaşılmış. Çünkü hepimiz birer Nora'yız.
Alternatif hayatları dolaşıyoruz paralel evrenlerde hep aynı genetikteyiz. Kök yaşamımız var yani paralelliği oluşturan ilk kök yaşam. Ara ara kurallar update edildi kitapta. Mesela geri dönersen o kitap yok olur ve bir daha o kitabın olduğu hayata gidemezsin. Bu tip kuralları ara ara güncellemesi senaryonun zamanla, ara ara, sonradan geliştiğini hissettirdi. Gerek duydukça kural eklemiş yazar. En önemli temel sıkıntı gittiği hayatlardaki kişiliklere doğrudan bürünememesi oldu. Yani hemen her bölümde zaten sürekli "iyi misin? neyin var? unuttun mu? ilacını mı almadın? başını bir yere mi vurdun?" falan gibi sorularla karşılaşması sıkıcıydı. Kitabın sonunda en azından gerçek bir işgalci olduğunu artık kabul etmesi çok iyiydi. Alternatif hayatlardaki Nora'lara ne olduğunu, bedeni zaptedilmişken nereye gittiklerini hiç vermemesi eksiklikti. Ben bu alternatif dünyalar fikrini çok beğendim ve ikinci üçüncü kitaplar yazılabilir, filmler çekilebilir bu senaryo üstünden o kadar iyi bir fikir. Mesela Dark diye bir dizi vardı Netflix'de orada da alternatif hayatlar arasında bir mağaradan geçiş yapılıyordu ama orada o bedene girmiyordun da gayet iki insan aynı evrende oluyordu falan. Bu kitapta daha psişik bir durum var.
Araf'a seçilenlerin neye göre seçildiği mesela? Neden Nora seçilmiş kişi? Kendi içinde açılan bir boyut olduğunu söylüyordu kitap kütüphane için. Sen ölürsen burası da yok olur demişti Bayan Elm. Bu durumda yani araf denilen yer sentetik ilaçlarla (uyku ilacı) vb. ölüm denemeleri yapılarak ulaşılabilir mi? İlla ki bir arada kalmışlık mı lazım, ölmek ve ölmemek arasında? Yani kısacası fantezi, bilim kurgu bir yapısı varken, kitap içinde bir yerde bilimkurgu olsaydı bilim bunu kabul etmezdi, kuantum olasılık ve multiverse teorisini yazar Ash ve Nora arasında bir diyalogda adeta okuyucuya empoze ediyor. Sonuçta henüz bir bilimsel kesinlik yok, teori bunlar. Bu durumda Gece Yarısı Kütüphanesi'de bilimkurgu-fantezi türü bir kitaptan öteye gidemez sevgili Matt.
Nihai olarak 5 üzerinden 4 veriyorum. Edebi dili daha iyi olsaydı, David Thoreau'ya obsesif bağlanmaktan ziyade madem en mutlu olduğu versiyonu başarılı felsefeci /akademisyen kişilikte buldu, daha çok okuyucu kitlesine ulaşabilmek için özünde Thoreau'yu sevmesine neden olan fikirlere yoğunlaşsaydı, karakter bütünleşmesini daha iyi başarırdı, keza bir çok kişilikte bu yüzden çok yüzeysel kaldı. Az felsefe çok aforizmadan ziyade, az aforizma çok felsefe yapmalıydı.
Aforizma demişken kitaptan bazı beğendiğim aforizmalar;
A person was like a city. You couldn’t let a few less desirable parts put you off the whole.
Bir kişi, bir şehre benzer; birkaç olumsuz kısmı tümünü kötü hale getirmez.
Never underestimate the big importance of small things.
Küçük şeylerin ne denli büyük önem taşıdığını asla küçümsemeyin.
Sometimes just to say your own truth out loud is enough to find others like you.
Bazen kendi gerçeğini sesli söylemek, senin gibileri bulmak için yeterlidir.