top of page
Açıklama
"Düzenli bir yaşam süren, içine kapanık, sıradan biri olan Jonathan Noel, yıllardır bir bankanın bekçiliğini yapmaktadır. Bütün işi banka müdürünü karşılayıp arabasının kapısını açmaktan ibarettir. Paris’te bir çatı katında yaşamakta, ileride bu katın sahibi olmayı hayal etmektedir. Ancak bir gün karşısına çıkan bir güvercin, bu sıradan insanın tekdüze yaşamını altüst edecektir.
Patrick Süskind, dünyanın en çok satan romanları arasına giren Koku’nun ardından kaleme aldığı Güvercin adlı eserinde, bir şehir münzevisinin yaşamını konu alıyor. Koku’da canavar ruhlu bir dâhinin fantastik dünyasını gözler önüne seren Süskind, bu kez, bir güvercinin, son derece sakin ve tekdüze bir yaşamı nasıl kargaşaya dönüştürdüğünü işliyor."
#almanedebiyatı, #yalıtılmışhayatlar, #ötekilik, #kentveinsan, #benvebaşkası, #münzevilik
Tavsiye Eden Üye
Kitap Kurdu
Detaylar
Yayınevi
Sayfa Sayısı
Kategori
Can Yayınları
80
Edebiyat
Özgün Adı
Özgün Dili
İlk Yayın Tarihi
Die Taube
Almanca
1987
Adres
SAKARYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İMAR ve ŞEHİRCİLİK DAİRESİ BAŞKANLIĞI, Mithatpaşa, Adapazarı/Sakarya, Türkiye
Yorumlar (4)
5 üzerinden 3,75 yıldız
3.8 | 4 Puanlama
bottom of page
Kitabı yeni okuma fırsatı buldum. Okurken düşündüren, Anlatımı derin sayfa sayısı kısa ama zihinde oluşan soruların cevaplarının epey uzun olduğu bir eser olarak yorumlayabilirim. Güvercin metaforunu daha önce buluşmamızda da biraz konuşmuştuk ben de okurken bu kısmı baya düşünerek okudum. Benim görüşüme göre Jonathan Noel’in gördüğü Güvercin onun korkuları, kendi küçük dünyasından çıkmaya cesaret edemediği güvensizlikleri ki kitap da bir güvensizlikle başlıyor tıpki yıllar önce yaşadığı savaşta bodrum katında ailesi tarafından unutulup sonra nerede diye aranmadığı zaman ailesine bile güvenmemesi gerektiğini yaşadığı çocukluk anıları gibi. Özetle Güversin Jonatının korkuları,tramvaları, kendi kurduğu güven alanının ardındaki hayatı diyebilirim. Peki sizin güvercininiz ne sevgili kitap kulübü dostları diyerek konuyu uzatsam mı acaba?? :))
Zararsız spoiler içerir.
Güvercin estetik, güzel ve insanlar tarafından sevilen bir kuştur. Gerek barış sembolü olarak, gerekse farklı amaçlarla kullanıldığında, her zaman olumlu nitelik ve özellikleri sembolize etmiştir. Jonathan Neil bir gün, o küçük ama kendi büyük dünyası haline getirdiği pansiyon odasından dışarı çıkarken koridorda bir güvercin görür. Orada öylece durmakta ve ona bakmaktadır. Etrafı pisletmiş ve onun küçük dünyasında bir kaosa sebep olmuştur. Güzellikleriyle beraber tehditkar bakışları, ve etrafı kaplamış dışkıları, tüyleri ile falan kahramanımıza tam bir panik yaşatmıştır. İşte Bu güvercin, onun dünyasını tehdit eden bu güzel hayvan yaşamın ta kendisidir. Güzellikleriyle, çirkinlikleriyle, zorluklarıyla ve güvensizlikleriyle yaşam orada kapısının önünde durmaktadır. Jonathan'ın korktuğu şey yaşamın kendisidir. O küçük pansiyon odası ile bankadaki işi arasında geçen rutin ve sürprizsiz yaşamının tekerleğine sokulmuş bir çomak gibidir. Yaşamın sürprizlerinden korkup, kabuğundan dışarı çıkamayan milyonlarca Jonathan'ı çevremizde görebiliriz. Ve belki de çok daha yakında, aynaya baktığımızda.
Tartışmalı mistik Osho, her zaman aklımın kenarında bulundurduğum bir sözünde der ki: ''Karşınıza ne zaman iki seçenek çıksa, riskli olanı, tehlikeli olanı, güvensiz olanı seçin. Hiçbir zaman zarara uğramazsınız'' Jonathan seçimini yaptı. Siz hangilerini seçiyorsunuz?
Jonathan Noel'in 1984 Ağustos'unda bir Cuma sabahı 30 yıldır inşa ettiği dünyasına yani odasını istenmeyen bir misafirin, bir Güvercin'in işgaliyle başlıyor. Karakterin ebeveynlerinin 1942 Haziran'ında Charenton'dan alıp (küçük kasabadaki evleri) önce Velodrome d'Hiver'a, oradan Drancy'deki toplama kampına oradan da doğuya yolculuk yaptığı ve hiç geri dönmediklerini anlıyoruz.
Holocaust'un Avrupada bir ayağı, Nazi işgali altında Fransa'da Vichy hükümetinin onayıyla ile tarihe kazınan utanç olaylarından birisidir bu Velodrome d'Hiver'a toplanma mevzusu. Kaynaklar 13 binin üstünde kişinin Nazi Kamplarına gönderilmek üzere burada toplandığından bahsediyor. Tarihi bir olay var ama bu olay kitapta çok zayıf işlenmiş. Bu dramdan daha kötü çok az şey vardır hayatta.
Amcaları kendisini ve kız kardeşini gizleye saklaya hayatta tutuyor. Bambaşka bir yerde yaklaşık 8 sene tarımla uğraştığını ve bunu da sevmeye başladığı bir cümle ile anlatıyor. Amcası kendisine askerlik yap diyor, sırf sakinlik, tekdüzelik, olaysızlık arayışıyla biat kültürüyle belki yetişen Noel karşı çıkmıyor ve üç yılını askerde geçiriyor. Üç koca yıl yaşadıkları dile kolay olmalı, bacağını silah yarası ve amipli dizanteri ile revirde geçirdiği bir yıl var. Kız kardeşini 1954'de evlendirerek Kanada'ya gönderdiklerini söylüyorlar ve bir daha hiç görmüyor. Amcası evlen diyor, evleniyor. Adeta bir kezban. Bir erkek evladı oluyor dördüncü ayında. Anlıyoruz ki Marsilya'dan gelen Tunus'lu sebzeciyle fingirdeşmiş ve evlat kendisinin değil. Karısı bir de üstüne bu Tunuslu ile kaçıyor. Bunlar da çok kısa. Hayatı boyunca sadece dram üstüne dram yaşamış. Noel tüm bunları dışavurumcu değil, içe atarak belki, kabuğuna çekilmiş. Bu kabuğuyla özdeşleşen bir oda hayali kuruyor. Zaten onu -odasını- gördüğü ilk anda onun aradığı kadın/sevgili olduğunu anlıyor. Hatta yıllarca onu satın almak için didiniyor. 47 bin frankı ödemiş ve 8 bin frankı kalmış neredeyse ona, sevgilisine ulaşacakken bu güvercin olayı yaşanıyor.
Gri bir koridor. Kapı No 24. Oda dediği de en/boy 2.20 x 3.40 = 7.48 m² oda. Chambre de bonne dedikleri türden bir oda. (Hizmetçi odası/kapıcı dairesi). Yani biz planlamada kişi başı 25 m² alırız min. yaşanabilir konutu ve 4 kişilik bir aile için 100 m²'den küçük daire istemeyiz. Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği min. piyesler toplamı 30 m² olur mesela. Noel 7.5 m²'de dile kolay 30 yıl yaşıyor. 2.5 metre tavan yüksekliği var. Bu da çok küçük. Epi topu 7.48x2.5=18.7 m³'lük bir hacim. Bu otuz yılı tabi tahayyül etmek zor. Ortak kat tuvaleti falan olan bir bina. Zaten içe doğru genişlediğine dair bir cümlesi vardı. Yıllar geçtikçe eşyası artıyor, alanı daralıyor ama Noel çok mutlu burada.
Ben özellikle ne okuduğuna baktım burada. 30 yıldır 15 kitabı olmuş. Bunlar;
3 ciltlik bir tıp cep sözlüğü
Cramagnon insanı
Bronz Çağı'nda döküm tekniği
Eski Mısır üzerine resimli kitap
Etrüskler üzerine resimli kitap
Fransız Devrimi üzerine resimli kitap
Yelkenli gemiler kitabı
Bayraklar kitabı
Tropik hayvanlar dünyası kitabı
Baba Alexendre Dumas'ın iki kitabı (muhtemeldir ki bu mütevazı yaşamına göre Üç Silahşörler ve Monte Cristo Kontu hem ucuz hem en çok okunanlardan olduğundan bu ikilidir)
Saint Simon'un anıları
Türlü yemekler üzerine bir yemek kitabı
Küçük Larousse
"Bekçi ve Koruyucu Personel için Hizmet Tabancasının Kullanımıyla İlgili Hükümler Özellikle Göz Önünde Tutularak Hazırlanmış Elkitabı
(Toplam 15'i geçiyor. 3 ciltlik cep sözlüğünü tek bir kitaptan saymış olacak.)
Bu novelde en sevdiğim kısım veya benzetmelerde biri Sfenks ile banka bekçiliği arasında kurduğu ilişki oldu. Eski Mısır üzerine resimli kitapta görmüş olmalı Sfenksleri, bu da bu kısım için kurguda bütünlüğü verdi. Sokakta hayatını harcayan sistemden tamamen kopuk bir homeless ile kendi yaşam felsefesini ve hayatta kalma becerisine dair mukayeselerini beğendim. Kimsenin göremeyeceği, gözlerden uzak bir hacet ihtiyacının elinden alınması durumunda bütün diğer özgürlüklerin anlamsız olduğu düşüncesi çok ilkel ama bir o kadar yakın hissettirdi. Bu dışkı/bok konusuna kitapta fazlaca bir anlam yüklenmiş sanki. Güvercinin yeşil boku, evsizin cıvık boku... Yani heralde filmleştirsem bu sahneyi o bokun bir bok tsunamisi olup tüm Paris sokaklarını kapladığını ve odasına doğru sürüklenen Noel'in parçalanan camlarından içeri girerek tüm yılların birikimi sevgili odasının boka batışını bir an görmeliydi belki ve herhangi birinin "-iyi misiniz Mösyö?" diyerek Noel'e dokunmasını ve onu anlık sanrısından uyandırmasını beklerdim sanırım. Yani bu anlatı buna benzer bir hayal gücüyle beslenmeliydi.
Sanıyorum ki zaten Noel'in uzun yıllara varan oturmuş bir anksiyete, asosyallik problemi ile birlikte muazzam bir düzen ve temizlik takıntısı olmalı. Paris'in sidik koktuğu söylenir. Fransızların o yıllarda hele ki muhtemelen oteller bulunan bir bölgede olduğunu göz önüne alırsak, hatta buna evyeye işemek zorunda kalışını tiksintiyle anlatmasına karşın, kişisel temizliğinin ve sebze/meyve temizliğinin aynı yerde -evyede- yapılmasını da çok normal olarak anlattığını dikkate aldığımızda, temizlik kavramlarına yaklaşımın farklı olduğunu hissettim ve sanırım yazarın belki bir Fransız'a veya bir Avrupalıya vermek istediği mesaj bende uyanmadı. Ben o güvercin pisliğine denk gelmemek için üstünde kabanıyla ter içinde parmak uçlarıyla seke seke aşağı inen Noel'in kendini toplayıp kapıcı kadına geri dönüşünü ve üst katta yaşananları aktarmasını da çok gerçekçi bulmadım. 25 sene önce falanca komşuyla denk gelerek yalandan selamlaştıklarını aktaran yazar, Noel'in kabuğunu ilk burada kırıyor. Yazar, kuklası Noel'in kabuğunu çok çabuk kırıyor. Daha zor kırılmalıydı o kabuk.
Yıldan yıla yaşayanları değişiyor bu binanın. Bu kısımdaki yıllara nazaran ki değişimlerin binadaki izleri biraz anlatılabilirdi. Sonuçta iyi bir dinleyici, gözlemci hatta kulak misafiri Noel. En ufak çıtırtıya hakim. Göçmenler döneminde yaşananlar, öğrencilerin döneminde yaşananlar yıldan yıla artık bonne'da müthiş bir birikim oluşturmuş olmalı. Tek tük sakinin kalması konusu ile birlikte biraz da köhne bir yerden bahsediyoruz. Yani dönüşüme girse sırf o odadan 2 daire düşer konumuna göre. Mantıklı yatırım ;)
Pantolonun parkta yırtılışı, onunla sokaklar arasında mekik dokuması, terziyle olan diyalogu ve sonrası işe yetişmeye çalışması benim sabah mesaisine yetişme kaygılarımı hissettirdi.
Öğle sularında sokak isimleriyle detaylı aktarım, kişinin kendisini Paris'te eline bir harita alıp muhtemel otel bu olmalı, Noel şu parkta oturmuş olmalı, içeceğini unuttuğu bank şu olmalı, şu rotadan işe gitmiş olmalı şu bankada çalışmış olmalı diye bir edebiyat odaklı keşif turu yapmaya teşvik ediyor.
Nihai sonu çok kısaydı. Noel bana kalırsa kabuğunu kırmış ve özgür biri olarak devam etmedi bu kitaptan sonra. Hatta aynı noktada kaldı. Bu yaşananlar aslında hiç olmadı olarak kendini tembihledi. Noel o olaydan sonra bir daha asla güvercin girmemesi için gerekli tüm önlemleri almış olmalı.
Bu arada Süskind hayatta. O yüzden rahatça atıp tutuyorum. Münih'te, Seeheim'da (Starnberg Gölü kıyısında) ve Fransa'da (Montolieu'da) toplumdan uzak bir şekilde yaşamını sürdürmektedir. Vakti varken umarım Güvercin'e güzel bir rework yapar.
Nihai puanım 5 üzerinden 3. Biraz Holocaust çeşnili, aceleye getirilmiş, kesinlikle iyi bir araştırma ve birikim üzerine yazılmış ancak o araştırmanın karşılığını tam verememiş, kendini okutan ortalama bir novel.
Bu görseli de yapay zekaya yaptırdım. Noel'i böyle çizdi. Bence biraz daha göbekli ve daha çirkindir ama yapay zeka daha güzel görmek istiyor sanırım dünyamızı ve insanları.
Güzel, kısa bir kitaptı. İleri zamanlarda yazarın “Koku” adlı romanını da paylaşabilirsiniz.